Merhaba : )
Bir önceki yazımda bahsettiğim kitaplar, çocuklara, kendileri ile tanışırken çevrelerinde bulunan insanları da anlamalarına yardımcı oluyorlar. Yetişkinlere de hitap ettiğini düşündüğüm, farklı bir kurgusu olan ‘Gönül Kuşu’ kitabı da, tüm bu bahsettiğim kitaplar gibi, kendimizle beraber çevremizdekileri de anlamamızı sağlıyor. Bunu öncelikle, kendi duygularımızın olduğunu ve sonrasında, herkesin duygusal olarak etkilendiği vurgusunu yaparak gerçekleştiriyor.
Herkesin farklı bir gönül kuşu olduğunu söyleyerek, her gönül kuşunun kutulardan yapıldığını, hangi kutuyu açarsa o duygu ile içimizin dolacağı anlatılıyor. Zıt olan duygularımızın kutularda mevcut olduğunu da görmekteyiz. Kitabın bizlere, bakış açımızla hangisini açık tutmayı tercih edeceğimizi de sorgulattığını düşünüyorum.
Bazen bize seslenir, ama biz onu duymayız. Ayıp etmiş oluruz, çünkü bütün istediği bize bizi anlatmaktır.
Hikâyesi ile beni büyüleyen kitabın farklı olan iki baskısını da okuma şansım oldu. İki basımdaki farklı görsellerin, bana farklı duygu yaşatmasından dolayı kitap beni çok etkiledi. Böylece çocuk kitaplarında, görsellerin önemini bir kez daha anlamış oldum. İlk önce, Sedat Girgin’nin resimlendirdiği ciltli baskısını okudum. Bu baskıda, hikâyeden önce ilk dikkatimi çeken; kitabın başında insan ayaklarının resmedilmesi ve hikâye ile birlikte kendimizi tanıdıkça, kitabın ortalarında insan başlarını görüyor oluşumuz. Bu bütünleyici anlatım, kendimizi tanımamızın algımızı nasıl değiştirdiğini bana göstermiş oldu.
Na’ama Golomb’un resimlendirdiği, 2007 yılında basılan ikinci basımı okuduğumda ise, iki basımdaki farklılıklar, bana, kitaba dair çok daha farklı anlamlar sundu. Bu basımda, hiç insan görseli olmaması bende, kitabın aslında tüm duygusu olan canlıları kapsadığı düşüncesini oluşturdu. Sadece kendimize şefkat ile yaklaşmamızı ve diğer insanlarla empati yapmamızı sağlamıyor, tüm canlıların da aynı bizler gibi duygusal etkilendiğinin de anlatıldığını düşünüyorum. Özellikle ilk sayfalarını okuduğumda, bir insanın başka bir insana karşı davranışlarının etkilerini düşünmek yerine, insan davranışının bir köpekteki duygusal etkilerini hayal ettim.
Kitabın farklı basımları sayesinde, kitabın, sadece kentte yalnızlaşan insanlarla empati yapmamızı sağlamadığını, yalnızlaştırdığımız doğa ile de empati kurmamız için temel oluşturduğunu keşfetmiş oldum. Böylece ‘Gönül Kuşu’ kitabı bana, kendimizi tanırken, sadece çevremizde olan insanları değil, var olan doğayı da algılattı. Aynı çevremizdeki insanlarla olduğu gibi, canlı ve cansız varlıklarla da ortak yönlerimizi anımsattı.
Projemde bahsettiğim bireysel bilinçlenme ile yani, iç içe geçmiş olan olumlu ve olumsuz özelliklerimizi bilmemizin, gerekli/gereksiz ihtiyaçlarımızı belirlememize de yardımcı olacağını düşünüyorum. Aynı şekilde çevremizde bulunan doğanın da ihtiyaçlarını görmüş oluyoruz. Böylece, ihtiyaçlarımız doğrultusunda, sadece kendimiz için araç üretmeyerek, çevremize olan etkilerini de göz önünde bulundurabiliyoruz.
Aynı zamanda, çevremizin ve bizim ihtiyaçlarımız doğrultusunda oluştuğu için aracımızı da tanıma imkânımız oluyor. Aracımızın ve kendimizin iyi ve kötü yanlarını bilmek, ‘Şanslıyım, Şanssızım’ kitabının sorgulattığı gibi bakış açımızla, benim için tüm şartları olumluya çevirebileceğimiz umudunu doğuruyor.
Bir çocuğun, kendisini doğa ile özdeşleştirerek tanıma hikâyesi olan ‘Nehir Gibi Konuşurum’ kitabını anlattığım ‘Akış’ adlı yazımda görüşmek üzere : )
Gönül Kuşu
Yazar: Michal Snuni
İkinci basım, Resimleyen: Na’ama Golomb
Ciltli basım, Resimleyen: Sedat Girgin
Çevirmen: Fatih Erdoğan
Mavibulut yayıncılık, Say:40