Sanırım bu başlık kullanılabilecek en iddialı başlıklardan biri oldu. Ama iddiası çoğunlukla sezilen ve peşinden gidilebilen bir konuyu takip etmenin de, şahsen ben heyecanını sürekli yaşıyorum.
Her açıdan idialı olan bu devir, kendisini kalıcı olarak var etmenin ve tüm dünyaya benimsetmenin şartları gereği her alanda kendi iddiasını koymaya çalışmış sanırım. Yeni bir ülke, ideoloji ve halk nidalarıyla yola çıkan bu devir tabii ki yeni bir hayat tarzı oluşturmada ve bunu mimariyle bağdaştırmada da geri kalmamış. Bir önceki yazıda bahsettiğim konstrüktivist yaklaşım, yeni bir hayat inşa etme (Reconstruction of life) iddiasıyla hem soyut hem somut güzel eserler vermiş. İlk günlerde arayacağım soyut eserlerin ipuçlarını da sonraki süreçte somut ürünler üstünden aramaya başlayacağım. Bu çok uzun ve detaylı bir konu olmasına rağmen bir o kadar da iddialarıyla düşündüren, sorgulatan bir konu. Bunun için faydalandığım en güzel kaynak sanırım şu: https://modernistarchitecture.wordpress.com/2010/10/27/el-lissitzky%E2%80%99s-the-reconstruction-of-architecture-in-the-soviet-union-1929/ . Okumanızı mutlaka öneririm.
Genel kültür analizinin ardından eğileceğim ilk dönem Avangard Sovyet Mimarisi’nin temel taşlarını oluşturan, en bilindik birkaç eser olacak. Kiyevskaya Tren İstasyonu, Melnikov Evi, Narkomfin Evi, Kırmızı Bayrak Tekstil Fabrikası gibi yapıları sanatla başlayan konstrüktivist akımla, teknolojiyle, farklı yaşam biçimlerine adaptasyon denemeleriyle karşılaştırarak incelemeye çalışacağım. Bu yapıların her biri dönemle ilgili başka şeyler sunuyor olacak. Kiyevskaya Tren İstasyonu dönemin teknolojiyle kalkınma içgüdüsünün en güzel hissedildiği, yeni yapı tekniklerinin detay olarak kullanıldığı güzel bir örnek olacak. Narkomfin Evi ise Rusların tekil yaşam standartlarını komün yaşamına çevirmeye çalışan, yaşam tarzlarını modernleştirmeye, dönüştürmeye odaklanan ve sosyalliği odak alan birçok kült yapıya örnek olmuş bir bina. Öte yandan Melnikov Evi ise duvarı saf taşıyıcılık işlevinden koparan, tasarım yaklaşımlarının farklılaşmasını hedef alan bambaşka bir örnek (Daha konstrüktivizmdeyken dekonstrüktivizmi düşünüyor adamlar!).
Tüm bu örneklerin, mimarlarının eski çizimlerinden nasıl esinlenildiğini göstermeye çalışmak ise bu dönemin disiplinlerarası yönünü örnekleyecektir diye umuyorum. Bu tekil bina analizlerini ise uzun zamandır değişmeyen dokusu ve üzerindeki birçok konstrüktivist yapıyla beraber kimliğini koruyan bir yer olan Gorky Caddesi’ni de gezerek en azından kentsel anlamda korumaya çalıştıkları değerleri keşfetmeyi umuyorum. Cadde üstünde bir öyle bir böyle gidip gelmekten fazlasını yapıp ara sokaklarına dalmak, o arada karşılaştığım her ilginç yerde bir şeyler yemek ise gezinin bir parçası olacaktır zaten.