Dün tüyolarını aldığım ve çokça merak ettiğim yerleri görmek için kahvaltı sonrası hemen yola çıktım. Olimpiyat Oyunları’nın bir kısmının yapılacağı Copacabana ve Ipanema plajlarının ve çevresinin olimpiyat Oyunları kapsamında nasıl değiştiğini, eşiğin neresinde olduğunu görmek için Botafogo’dan metroyla Copacabana’ya geçtim. Yazmam gereken o kadar çok mesele var ki, yazıya nereden girsem diye düşünüyorum.
Peki, başladığım yerden alalım.
Google görsellere Copacabana yazıp aratın, öncelikle çıkan görsellere bir göz atın. Kumları ve manzarası ile ünlü harika bir plaj. En azından Google görsellerde öyle.
“İnşaat ya resulullah!”
Her yerde koşan, yürüyen ve eğlenen Brezilyalılar görmeyi beklerken kamyonlar, sıkışan trafik, gürültü ve tozla karşılaştım. Sahil ile ilgili genel problem, tüm dinamiğinin değişiyor olması. Daha önce geçtiğiniz yolların sürekli değiştiğini, hava aldığınız yerlerin üzerinde dev strüktürler olduğunu hayal edin. Üstelik tüm bu değişikliklerin yalnızca 2 haftalık bir organizasyon için yapıldığını, değişimlerin dayatıldığını ve takip edemediğinizi düşünün.
Biliyorum, zorlanmadınız.
Ancak bizim ülkede bir sivil direniş hali mevcut. Burada yok. Sevmiyorlar, istemiyorlar, memnun değiller ancak iş eylem aşamasına gelince boşveriyorlar.
Yapılar özeline ineyim.
Önceleri plaja bakan tüm binaları sahil ile ayıran ünlü promenade, şimdilerde kamyonların bekleme yeri. Gidiş geliş çift şerit yolun arasında duran dev palmiyelerin bulunduğu kilometrelerce uzunluktaki refüj de benzin istasyoncukları, yeni inşa edilen gözlem kuleleri, sahili izleyen tribünler ve billboardlarla dolu. İrili ufaklı onlarca şantiye var. Olimpiyatlara 1,5 ay gibi bir süre kaldığı, bu sürenin de yalnızca 1 ayını inşaata ayırabildiklerini varsayarsak işler çok fena sıkışmış! Güvenlik önlemi mi? Yok artık. Kim takar yahu, şunun şurasında 1 ay kalmış. Altından, yanından geçip de “Umarım kafama düşmez” dediğim şeylerin fotoğraflarını çekmeye çalışırken de araba çarpıyordu.
Anlayacağınız, dev bir kaos. Ama sakin, kabul edilmiş, beklenilen bir kaos.
Yürüdükçe, her 500 m’de başka dev bir yapıyla karşılaşıyorsunuz, üstelik kumların üstüne inşa ediliyorlar. Copacabana’dan Ipanema’ya doğru yürürken ilk gördüğüm şey, dev bir stadyum inşaatı. Araştırma dosyama koyduğum görsellerden biriydi, sahilde dev bir stadyum. Ancak sanırım içten içe bu şekilde inşa edilmeyeceğini düşündüm. Bilemiyorum.
Stadyum henüz yeni inşa ediliyor, etrafında büyük bir kaos var. 8 km’lik bu ünlü rotanın neredeyse başlangıcında dev bir darbe yiyorsunuz. Kamyonlar, toz, gürültü. Dinamikler komple değişmiş. Arabalar, insanlar, kimse ne yapacağını bilmiyor. Oradan oraya koşturuyorlar. Bu kadar büyük ölçekte dev bir yapının sahil ile kurduğu ilişki neredeyse değil, tamamıyla sı-fır!
Hiçbir zaman manzara için bir yapı yapmayı desteklemem, manzara bulduğun yerde güzeldir. Ancak olimpiyatlar için gelecek tüm turistlerin denizi görerek bir voleybol müsabakası izlemesi arzulanıyorsa, bu harika sahile yazık etmişler demektir.
Renderdan bakınca hiçbir problem arz etmiyor olabilir, belki keyifli bile gelebilir. Ancak insan gözünden tek gördüğüm, Rio’yu Rio yapan “grafiği mükemmel” dağların üstünde bir metal strüktür olarak yükselmesi. Hele ki kaplamaları, cephesi vs. geldiğinde kim bilir nasıl hantal kalacak. Bilemiyorum. Yer kalmadı, şunu da şuraya koyalımcılık olmuş gibi. Ne girişi belli ne çıkışı. Kaldırılacaksa dahi (ki sanırım öyle) hiçbir cazibesi yok. Kamusal alan darbe yemiş. Belki de olimpiyatlar sırasında kimse kamusal alanı umursamayacaktır bile. Bu şehre o kalabalığın geleceğine açıkçası inanmıyorum.
Yani inanamıyorum. Keyifle izleyeceğim.
Stadyum tek başına durmuyor tabi, en az 300 m çevresinde irili ufaklı bir çok çadırla birlikte ayakta duracak. Yani fiziksel büyüklüğünden öte, etki alanı fazla geniş.
Arkamı stadyuma verip Ipanema’ya doğru devam ettim. Önce bu beyaz yapıyı gördüm. Hani bizim ülkede mahalle aralarında kapalı halı sahayı yaptıkları strüktür.
Olimpiyatlar için açılacak “merkez store”muş. Stadyum kadar büyük değil. Belki önünde –promenade ile arasında- ufak bir kamusal alan bile oluşturuyor olabilir, ancak dev Copacabana dururken neden gidip oranın önünde otursunlar, bilemiyorum.
Biraz daha ilerledikten sonra gördüğüm mavi yapı da olimpiyatlar esnasında gazetecilerin üs olarak kullanacağı merkez medya binasıymış. Bina diyorum, çünkü kapılı duvarlı bacalı şaftlı bir bina. Yine kumların üzerinde, aynı ilişkisizlik içerisinde.
Mimar olduğum için midir bilmiyorum, ancak bu yazıyı okuyanların bir çoğunun da mimar olduğunu düşünürsek beni anlayabileceğinizi umuyorum.
Bu kadar değerli bir sahil kesitinin değişmesi garip. Hele ki, sırf bina yapılacağı için de kumların yükseltilip, kumsalın kesitinin değişmesi bir başka garip.
Kumların üzerinde dahi farklı kotlar oluşmuş. Tepecikler, boşluklar, çukurlar var. Kimsenin alışık olmadığını düşünüyorum, çünkü kimse buraları kullanmıyordu.
Zaten sahilde dahi çoğu bölge çitlerle örülü.
Şimdi en garip meseleye geliyorum.
Copacabana’da bulunan, tasarımı Diller&Scofidio + Renfro’ya ait olan Museu Da Imagem E Do Som (Museum of Sound&Image)’un inşaatı durdurulmuş. Sebebi de zemindeki toprağın sağlamlaştırılamaması yüzünden inşaat esnasında kayması.
Binanın yeri oldukça kritik, üstelik Güney Amerika ve özellikle Rio için yeni sayılacak çizgide bir bina. Olimpiyatlara yetişmesi şehrin kartviziti açısından oldukça yararlı olabilecekken pek sevgili Rio Eyalet Başkanı bir açıklama yapmış. “Binanın zemin kayması yaşadığını, ancak inşaatına ayıracak daha fazla bütçeleri olmadığı için devam etmeyeceklerini” açıklamış.
Olimpiyatlar öncesi yapılan dev bir ölü yatırım diyebiliriz.
İşte bu çok garip. Çünkü zemin kayması yaşadığı söylenen bölge, tüm bu bahsettiğim yapıların “kumların üstüne inşa edildiği” bölge, yani sahile metrelerce daha yakın. Zeminle fazlaca oynuyorlar, ancak bir o kadar da başarısızlar ve tamir edecek bütçeleri yok. Peki bu halk hayatına nasıl etki ediyor? Tam olarak şöyle; Rio Eyalet Başkanı yakın zamanda Rio için alarm haline geçtiklerini söylemiş. Çünkü kente dair yatırım yapmak adına ellerinde bütçenin eksilerde gezdiğini, bu nedenle olimpiyatlara dair yatırımların acilen bitirilmesi gerektiğini ve bu nedenle öğretmenlere, doktorlara ve bazı devlet çalışanlarına 2 ay süreyle maaşlarını veremeyeceklerini söylemiş.
Bunu duyunca Brezilyalılar için üzüldüm, ancak kendimiz için fazlaca sevindim. Birilerinin televizyonda “Müslüman sporcuların ibadet edebilmesi için inşa ettiğimiz, boğazı doldurarak yaptığımız dev caminin inşaatının bitirilmesi için sizlere 1 yıl maaş vermeyeceğiz.” dediğini hayal edebiliyorum. Ürperdim.
Halk zaten oldukça fakir. Önümüzdeki günlerde size kentteki sınırlar ve eşikler ile ilgili özel bir yazı yazmayı planlıyorum. Bu sınırlar o kadar sert ve ani ki, insanların bu sınırları daha da güçlendirdiği bir durum yaratması beni bile sinirlendiriyor. Fakir halkı (Bizdekinden daha büyük uçurumlardan bahsediyorum, öyle ki Rio’da tek başına gezmenin “tehlike” arz ettiği günlerde burada tek başıma dolanmaya çalışırken) daha da fakirleştirip hiçbir şey olmamış gibi davranmak kabul edilemez. Nasıl yani, insanlar ne yaptı? diyorum. Hiçbir şey diyorlar.
Ama yapacaklarmış.
Uçakta gelirken yanımda oturan annem yaşlarında bir kadın ile konuştuk. Temmuzun son günü burada olmamam gerektiğini, insanların olimpiyatlardan sadece 6 gün önce sokaklara dökülmeyi planladıklarını ve isyan edeceklerini söyledi.
Bilmiyorum güvenilir bir bilgi mi, ama hoşuma gitmedi değil.
Umarım en ufak hasarla atlatırlar.
Bugün Lapa ve şehir merkezini gezip, daha ufak ölçekli değişimleri görmeye çalışacağım. Dinamikler beklediğimden daha hızlı değişiyor, ve aynı hızda sindiriliyor.
Nedir bunun sınırı? Ne zaman yeter! diyecek bu insanlar?
Şimdilik böyle. Belki kalçalarının sırrını meyvelere borçlulardır diye de sürekli meyve yiyorum. Bunu da araştırayım da, seyahat bursu araştırmasına bonus olarak ülkemin insanlarına bir başka yardım yapmış olurum. Bu konuyu sunumda konuşalım.
Takipte kalın. Rio’dan sevgiler!