Herkese merhaba!
Uzun ve çetrefilli bir yolculuktan sonra Rio’ya ulaştım.
Seyahat ile ilgili başımdan geçenleri seyahat bursu sunumunda sizlere uzun uzun anlatırım tabi. Yolculuğun uzun ve zor olacağını da tahmin ederek ilk günümü ‘jetlag kontenjanına dahil etmiştim, ancak pek beklediğim gibi olmadı.
Luisa beni havalimanından aldıktan sonra okula uğraması gerekti. Bu yüzden havalimanından direkt olarak okula geçtik. Stüdyoları gezmek için ayırdığım bir günü de böylelikle öne çekmiş oldum.
Yeniden tekrar gitmeyi ve proje günlerinde görmeyi planlıyorum. Şimdi ufak bir fragman vereyim. Bilen bilir, modernizmi pek sevmem. Aslında severim ama sevmekten kaçarım. Detaylarını sonra konuşuruz.
Ancak okul tam bir modernizm harikası.
Bir İTÜ’lü olarak tarihi bir binada okumayı severim, ancak bir modernizm başyapıtının içinde okumak değişik bir duygu olsa gerek.
Binanın mimarisini anlatmayacağım, konumuz dahilinde değil ama ufakça göstermeden de geçemeyeceğim bir güzellikte. Neden yüksek pilotiler olduğunu sordum, yani sadece şekil mi yoksa Rio’da kullanılan bir şey mi diye öğrenmek için. İklimselmiş. Hava çok sıcak olduğundan pilotilerin altındaki rüzgar onları rahatlatıyormuş.
Evet, hava 20 derece. Mont ve atkıyla geziyorlar. Turist olduğum belli olmasın da kapkaça uğramayayım diye ben de kalın hırkayla geziyorum ama umarım bir yerde sıcaktan fenalık geçirip bayılmam.
Konuya dönelim.
Stüdyoları gezdim, maketlere ve asılı olan projelere baktım. Gördüğüm kadarıyla rezidans yapmaktan bıkmamış bir üniversite. Büyüklü küçüklü, genç yaşlı herkes konut yapıyor. Sebebini gerçekten çözemedim. Luisa’ya da sordum, neden olimpiyatlar ile ilgili herhangi bir şey yok diye. Kimsenin önemsemediğini söyledi. Sonra bende ufak bir kalp çarpıntısı.
Olimpiyatları kazandıktan sonra çok olay oldu mu dedim, bizim çevremizde hayır dedi. Üniversiteden bahsediyor. Anlayacağınız, enteresan bir duyar kaybı var. Biz mi çok ‘duyar kasıyoruz’ diye düşünmedim de değil.
Projelere bakılınca tek gördüğüm de, içinde bulunduğumuz 50’lerin modernizm yapıtının 2016’da dahi öğrencilerin projelerinde kendisine yer bulduğu. Tamam, pek haz etmem ama, yok mu kardeşim hiç parametrik?
Galiba yok.
Rio de Janeiro Federal Üniversitesi’nin olduğu yere “island” deniyor. Burası ise dev bir kampüs. Ancak içi, yarım kalan inşaatlarla dolu. Sebebi ise yıllar önce eğitime yapılan yatırımların kesilmesi ile yarım kalan inşaatlarmış. Bitirilemez mi? dedim. Olimpiyatlar var, Rio zaten alarmda, dedi.
BOMBA! İşte işin burasının peşine düşmeye gidiyorum bugün. Birkaç bir şey öğrendim, bakalım neymiş ne değilmiş. Ve enteresan bir detay olarak, her öğrencinin final paftasında “esinlendiği veya örnek olarak baktığı projelerin görsellerinin yer aldığı” detayı var. Enteresan. Tartışılır.
Sonra da Luisa ile ufak bir şehir turu, sonrasında da tahmini olarak 20 saat sürdüğünü düşündüğüm derin uyku. Jetlag fena vurdu. Bugün kendime gelirim.
Instagram ve Twitter hesaplarından anlık paylaşımlar da yapıyor olacağım. Herkes Portekizce konuşuyor. Beni buralarda Ortadoğulu halimle yalnız bırakmayın.
Sevgiler, saygılar.