Aksam yemeği icin gözüme kestirdigim bir yere giriyorum, gun içerisinde postanede olsun, bazı markette olsun İngilizce anlasabildigim için, en azından İngilizce menüleri vardır diyorum içimden.
Sagolsunlar, hiç bir seyleri yok, asla İngilizce anlamıyorlar. Bu sefer yandık dedim, baktım menü fotoğraflı, fotograflara bakarak birseyler sectim. Sonra su istedim ama tabi fotografı yok, çantamdan şişeyi çıkarıyorum yine olmuyor, sonra anladık diyorlar, sıcak bir su geliyor çay icin ben yok falan derken, o an aklıma geliyor telefondan google translate i açıp, istediğimi çinceye çeviriyorum, garsona gösteriyorum bu durum biraz rahatlatıyor tabiki beni de.
Sonra yemekler geldi neyseki aynı resimdekilerdi gelenler. Burası bir aile lokantası sanırım, insanlar ortaya büyük yemekler söyleyip sonra paylaşıyorlar, ben küçük kaldım tabi aralarında. Garsonlar güler yüzlü ve fazla samimiler, sürekli gelip anlamadığım bir şey söyleyip kıkırdıyorlar. Hesap ödemeye gelince sıra, fotograf çektirmek istiyorlar, o zaman ben de çekeyim bari diyorum. Twitterdan @missoogiboogie nin dediği gibi kendimi ünlü gibi hissediyorum 🙂