jakartan’nın kanalına bak

Jakarta’daki ikinci günümde koloni döneminden kalma Kota’ya gittim. Burda da Hindistan’daki tuktuklarin aynısı “ojek”ler var ulaşım için, üzerlerinde taksimetre yok, fiyatlar tamamen pazarlık gücünüze kalmış, iki şoföre yeniliyorum, seçmiyorum. Ama üçüncüsünde çetin bir pazarlık yaparak yarı yarıya indiriyorum fiyatı yola koyuluyorum.

Buranın en cok gezilen müzesini geziyorum, Hollandalı yoneticiler icin yapılan bu evin oranları insan ölçeğinin çok dışında, kapı boyutları vs. Burası turistlerin en cok ilgilendiği bölge, lakin şehrin yeni kısmını dışarda bırakırsak, koloni döneminin, batıya yönelik fiziksel çevre üretimi çok belirgin. Okullar buraya gezi düzenliyor, bir sürü endonezyalı genc var etrafta, meydanda birseyler satılıyor sürekli.

20110817-012858.jpg

20110817-012904.jpg

20110817-012910.jpg

20110817-012927.jpg

20110817-012935.jpg

20110817-012945.jpg

20110817-013013.jpg

20110817-013023.jpg

Burdan ayrılıp limana gitmeye karar verdim, o sırada bir Alman ile karşılaştım, yönümü kaybetmiştim. Kendisine sormam ile çantasından bir kitap, bir harita çıkarması bir oldu, bir gps gibi konumumuzu buldu, beni yönlendirdi. Geçen sene Londra’da her harita açışımda Ümit’in ya da Dicle’nin almanlaştın sen yine deyişi geldi aklıma.

Limana gitmek için kanalı izleyecektim, su yolunu bulur misali ilerledim.