Sabah otelden çıkarken bir harita istedim ve adettendir diye sordum. Sehir merkezi nerde diye, resepsiyondakiler aralarında anlamsız şekilde bakınıp, cevap veremediler, daha dogrusu hiç biri emin olamadı. Aldım haritayı, dışarı çıktım ki gözlüklerim birden bugulandi, yüksek anlamda nem var. Chembur tam bir küçük ticaret merkezi, her yerde birseyler satılıyor, sürekli korna sesleri bir keşmekeş, taksiye atladım Sion’a gitmek için, bu arada taksi tarifesi 300 rupiye doğru geldi, ama sonra anladım onun aslında başka bir gösterge olduğunu.
Sokaklar, kentin düzeni hiç alıştığımız gibi değil, UNESCO nun listesinde yer alan tren istasyonun etrafında insanlar sokaklarda kendi çadırlarında kalıyor.
Küçük esnafın mekansal örgütlenmesi ilgi çekici, kendi küçük alanlarını en aktif sekilde kullanıyorlar, bazıları ise sokağa taşıyor.
Biraz önce “Gate of İndia” ya geldim, yanıma bir kadın yaklaştı. Festivalleri olduğunu söyleyip bana doçentten bir bileklik hediye etti, hersey iyi güzel derken, bu festival bilekligi karşılıksız çıkmadı, para vermedim ama bir kutu pirince hallettik, asıl arada evli mısın diye sordu da, evliyim deyip iyi kurtuldum 🙂
Simdi bir kafeye oturdum, bu blog yazısını yazıyorum, söylediğim latte de gördünüz gibi kavanozda geldi.